Özgürlüklerin Sınırlanması Nedir? Korunması Nasıl Gerçekleşir?
Özgürlük kısıtlaması nedir? Bu nasıl oluyor? Özgürlüklerin kullanımı düzenlemesine bağlıdır. İstisna düşünce özgürlüğüdür. Özgürlüklerin var olması ve insanlar tarafından kullanılması için, sınırlamalar ve kullanım yöntemi açık olmalıdır. Her anlaşma bir tür sınırlamadır. Her kısıtlama, özgürlüklerin korunması konusunu gündeme getirmektedir.
Özgürlüklerin kısıtlanması
Evrensel olarak tanınan bir kural, yasama ve yasalar tarafından Anayasa tarafından tanımlanan özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Bu kural, anayasaya ve 1789 tarihli İnsan Hakları Bildirgesine dahil edildi. Bu yöntem, bir kişiye güven oluşturmanın bir yoludur. Böylece halkın tarafsızlığı, açık tartışma ve tartışma yöntemi kullanılarak meclis çalışmalarının kullanılması, diğer yandan yasaların genelliği kuralının kullanılmasıyla sağlanır. Anayasalar genellikle yasama organı tarafından özgürlüklerin düzenlenmesinde uyulması gereken kuralları belirler; hedefi aşan kısıtlamaları önlemeye çalışmak. Anayasalar, özgürlüklerin ne zaman ve nasıl kısıtlanabileceğini belirler. Bunlar, tüm özgürlükler için geçerli genel kısıtlamalar veya belirli özgürlükler için geçerli olabilecek özel kısıtlamalar olabilir.
Özgürlük Koruması
Bu, özgürlüklerin düzenlenmesi ve korunması sorununu beraberinde getirir. Hukuk, özgürlüklerin korunmasında önemli bir rol oynamaktadır; ancak bu yol tek başına yeterli değildir. Özgürlükleri korumak karmaşık ve evrenseldir. Özgürlüklerin yasal olarak korunması, diğer bir deyişle, korunması iki şekilde sağlanır: bunlardan biri özgürlüklerin anayasaya dahil edilmesi ve yasalarla düzenlenmiş olması, diğeri ise adli işlemde özgürlüğü garanti etmektir. Yargı denetimi, bir yanda yasalara ve diğer anayasaya yasalara uygunluğun gözden geçirilmesini içerir. Her iki yönde adli incelemenin etkinliği, bir hakimin bağımsızlığı ve garantisi ile yakından bağlantılıdır. Kısacası, özgürlüğün sağlanması hukukun üstünlüğüne bağlıdır.
Sadece ulusal değil uluslararası alanda da özgürlüklerin korunması için çaba sarf edilmektedir. Bu alandaki uluslararası belge sayısı her geçen gün artmaktadır. Bunlar 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi belgeleri içerir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bölgesel olmasına rağmen, uluslararası bir yargı kontrol mekanizması getirilmesi açısından ilgi çekicidir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yasal teknoloji açısından uluslararası bir antlaşmadır. Bu anlaşmanın özelliği, kişilere olağandışı haklar vermesidir. Sözleşme, bir kişinin devlete karşı İnsan Hakları Komisyonu'na itiraz etmesine yol açtı ve bu da hakkını ihlal etti. İç hukuk açısından bakıldığında, bir devletin insan haklarının ihlali için bir sanık olarak yargılanması, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu demokrasilerde yanıltıcı bir durum değildir. Ancak, yalnızca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile insan haklarının ihlali nedeniyle devleti uluslararası yargı yetkisine getirmek mümkün olmuştur. Sözleşmeye taraf olan Devletler, kendi yetki alanlarındaki sözleşmeye uygun olarak insan haklarını ve özgürlüklerini korumakla yükümlüdür. Türkiye 28 Ocak 1987 tarihli Komisyonun bireysel başvuruları tanıma yetkisi. Dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlali ve bireylerin özgürlüklerini güvence altına alan haklar ile ilgili olarak, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Türkiye'de de şikayette bulunabilir.