Kurtuluş Savaşı Dönemi
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonraki ateşkes sırasında ülkede iki zıt akım karşılaşır. Biri, Sevr Antlaşması kurallarına göre İmparatorluğu korumak isteyen İstanbul hükümeti tarafından temsil edilen hareket, diğeri ise ulusal kurtuluşu güvence altına almak isteyen savunma hukuku hareketi.
Kurtuluş Savaşı Yılları Anadolu'nun Durumu
İşgal güçlerinin Osmanlı ülkesini parçalama çabaları o dönemin siyasi hayatına egemen oldu. İtilaf ve İttihatçılar arasındaki rekabete şahit olan İstanbul'da, Sarayı temsil eden ve işgalcilerin kuklası haline gelen hükümetin askeri ve idari gücü yoktu, Anadolu'da başlayan Milli Kurtuluş Hareketi'ni sadece düşman.
İstanbul hükümeti, ulusal kurtuluş hareketini yok etmek ve yeni bir devletin kurulmasını engellemek için işgalcilerle işbirliği yapmaktan çekinmedi. Öte yandan Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin amacı milli, bağımsız ve demokratik bir devlet yaratmaktı. Bu amaca ulaşmak için içte ve dışta verdiği savaşın adı Kurtuluş Savaşı'ydı.
Atatürk'ün milli egemenliğe dayalı bağımsız bir Türk devleti kurma yolundaki ilk adımı 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkması oldu. Bunu 23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresi ve 4 Eylül 1919'da Sivas Kongresi izledi. bazı doğu illerinden delegelerden oluşan sınırlı bir konvansiyondur, kararları tüm ülkeyi kapsar. Erzurum Kongresi'nde Atatürk'ün başkanlığındaki heyetin bir temsilcisi, Kongre kararlarını yürütmek ve gerektiğinde ülkeyi korumak için geçici bir hükümet seçmekle yetkilendirildi.
Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi'nden daha temsili bir kongreydi. Kongre, Delegasyon Temsilciliğinin yetkilerini genişletmiştir ve askeri unsurların yeniden inşasından Ulusal Meclis'e doğru çalışmaya kadar çeşitli görevleri vardır. Milli iradenin üzerinde hakimiyet ilkesi, Erzurum Kongresi gibi Sivas Kongresi tarafından da onaylandı. Temsil Heyeti, tüm ulus adına hareket eden bir Kurul haline getirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara Temsil Heyeti tarafından seçilen Sivas Kongresi, kurulmadan önce Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın uygulayıcısı ve direktörüydü. Böylelikle Anadolu'da İstanbul yönetiminin yanı sıra yeni bir hükümetin kurulmaya başladığı ve devlet iktidarının giderek Delegasyonun yetki alanına devredilmeye başlandığı görülmektedir.
İstanbul'da görevden çıkan son meclis Mebusan, çalışmalarına süresiz ara vermeden önce 28 Ocak 1920'de Misaki Milli (milli ve) başlıklı bir bildirge yayınladı. Bu belgenin önemi, Parlamentonun Türk halkının milli varlığının ayrılmaz bir bütün olduğunu dünyaya ilan etmesi ve her millete ait özgür ve bağımsız bir yaşam hakkının Türk milletine uygulanması gerektiğini ve milliyetçilik ilkesi temelinde bağlayıcı. Bu belge, Anadolu'da başlayan ulusal kurtuluş hareketinin temelinde yatan ilkelerin Türk parlamentosunda benimsenmesi açısından da önemlidir.