4. Sınıf Türkçe Yolculuk Okuyorum, Anlıyorum Etkinliği
Sık sık duyduğum bir söz vardı. Özellikle yaşlılar, sayılı gün çabuk geçer, derlerdi. Gerçekten de babamın iki haftalık izni, göz açıp kapayana dek geçiverirdi. Ondan sonrası, öteki izne kadar bir yıl daha beklemek ya da lokomotifin hastalanmasını göz-lemek...
İzni o kadar çabuk geçerdi ki, biriken işlerin üstesinden geldikten sonra ancak birkaç gün boş kalırdı babam. İple çekerdim o boş günleri. Geziye çıkardık o günlerde çünkü. Kentin bir ucundan ötekine, teyzemlere gece yatısına giderdik.
Gezinin hazırlığı bile benim için başlı başına bir olaydı. Alışık olmadığım bir telaş baş gösterirdi evin içinde.
Bütün pencere ve kapıların sürgüleriyle kilitleri denetlenirdi. Çiçek saksıları su dolu leğenlere oturtulur, bahçedeki tavuklar kümese kapatılıp yanla-rına birkaç gün yetecek yem ve su bırakılırdı. Gündelik giysilerin yerine gezmelikler or-taya çıkardı. Onları giyince hepimizin görünüşü değişmiş olurdu.
Madenden, küçük, sarı lokomotifleri bulunmayan ceketle şapka, babamın üstünde, başkasından ödünç alınmış gibi iğreti dururdu. Annem, ev giysilerini çıkarınca acemileşir, oradan oraya seğirtirken ikide bir tökezlerdi. Benimse yeni giysiyle birlikte üstüme bir uyuşukluk çöker-di, bir köşeye çekilip orda kıpırdamadan durmak isterdim. Oysa tam tersi olur, koşuş-turma sırasında sürekli ayak altında kalırdım, sürekli söz işitirdim annemden.
Teyzemler, bize göre kentin öteki ucunda, Beylerbeyi'nde otururlardı. Oraya git-mek için önce tramvay, ardından da uzunca bir vapur yolculuğu gerekirdi. Özellikle vapur yolculuğu benim için bir serüvendi. Bekleme salonunda vapurun gelmesini bek-lemek, yanaşmasını ve çımacıların halat atmasını gözlemek, tekerlekli küçük bir iske-leden geçmek, korkulukları cilalı merdivenden üst kata tırmanmak, deri koltuklara oturmak, makineler çalışınca camların zangırdamaya başlaması, ak önlüklü garson-lardan naneli limonlu şekerler almak, yakınından geçerken Kız Kulesi'nin öyküsünü bir daha anımsamak, dalgınlaşıp düdük sesiyle irkilmek...