4. Sınıf Din Kültürü Hz. Muhammed'in Mekke Ve Medine Yılları Konu Anlatımı
Hz. MUHAMMED’İN (S.A.V.) MEKKE VE MEDİNE YILLARI
Hz. Muhammed (s.a.v.) otuz beş yaşından itibaren zaman zaman toplumdan uzaklaşıyor, yalnız kalmak ve düşünmek için Mekke yakınlarında bulunan Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’na gidiyordu.
610 yılının Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde, Hz. Muhammed (s.a.v.) Hira Mağarası’ndayken
Cebrail (a.s.) adlı melek geldi ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Alâk suresinin ilk beş ayetini getirdi. Böylece Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberlik süreci başladı. Bu ayetlerde Allah (c.c.) şöyle buyuruyordu: “Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı alâktan yarattı. Oku! Senin Rabb’in en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.”
İlk vahiyden bir süre sonra Allah (c.c.), Peygamberimize (s.a.v.), “Önce en yakın akrabanı uyar.” ayetini indirdi. Bundan sonra Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’ı en yakınlarından başlamak üzere insanlara anlatmaya yöneldi. Ona ilk inananlar; eşi Hz. Hatice (r.a.), azat ettiği kölesi Zeyd b. Harise (r.a.), amcasının oğlu Hz. Ali (r.a.) ve yakın arkadaşı Hz. Ebû Bekir (r.a.) oldu. Bunlara İlk Müslümanlar denilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke’de İslam’ı üç yıl gizlice yaydı. “Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir.” ayetinin indirilmesinden sonra insanları açıktan İslam’a davet etti. Mekke’nin sokaklarında, pazarlarında, panayırlarında insanları İslam’a çağırdı. Onun çabalarıyla Mekke’de Müslüman olanların sayısı günden güne arttı. Bu durum, Mekkeli müşrikleri endişelendirdi ve rahatsız etti. Müşrikler, Peygamberimize (s.a.v.) ve ona inananlara karşı baskı uyguladılar. İslam’ın yayılmasını önlemek ve Müslüman olanları dinlerinden döndürmek için mücadele ettiler.
Özellikle kimsesiz Müslümanlara eziyet ve işkence ettiler. Peygamberimiz (s.a.v.), tüm baskı ve tehditlere rağmen davasından vazgeçmedi. Zorluklara ve sıkıntılara sabırla karşı koydu. İslam’ı insanlara tebliğ etmeyi kararlılıkla sürdürdü. Zaman içinde müşriklerin baskıları iyice arttı. Baskılardan bunalan bazı Müslümanlar, Peygamberimizin (s.a.v.) izniyle 615 ve 616 yılında iki grup hâlinde Habeşistan’a hicret ettiler. Mekkeli müşrikler, Habeşistan’a gidenleri alıp getirmek için bu ülkenin kralına elçi gönderdiler. Ancak adil bir yönetici olan Habeşistan kralı, Müslümanları
müşriklere teslim etmedi.
Müşrikler, Mekke’de kalan Müslümanlara baskılarını iyice artırdılar. Onlarla sosyal ve ekonomik her türlü ilişkilerini kestiler. Müslümanlarla konuşmadılar, alışveriş yapmadılar. 616 yılında başlayan bu zorlu süreç, üç yıl sürdü ve 619 yılında sona erdi. 619 yılında Peygamberimizin (s.a.v.) eşi Hz. Hatice (r.a.) ve amcası Ebû Talip vefat etti. Peygamberimizi (s.a.v.) ve Müslümanları çok üzen bu ölümlerin gerçekleştiği yıla Hüzün Yılı denildi.
Not Mekkelilerin İslam’a tepkileri devam edince Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke yakınlarındaki
Taif’e gitti ve buranın halkını İslam’a davet etti. Ancak Taifliler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) davetini kabul etmediler ve ona kötü davrandılar. İçlerinden bazı kimselere onu taşlattılar. Ayakları kanlar içinde kalan Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’ye döndü. Ancak bu üzücü durumu yaşamasına rağmen Peygamberimiz (s.a.v.) Taiflilere beddua etmedi. Onların doğru yolu bulması için dua etti.
Peygamberimiz (s.a.v.), yaşadığı bütün zorluklara rağmen Mekkelilere ve şehre dışarıdan
gelen kişilere İslam’ı anlatmayı sürdürdü. 620 yılında Medine’den gelen altı kişiyle karşılaşıp onları İslam’a davet etti. Bu kişiler Müslüman oldular. 621 ve 622 yılında Medine’den daha kalabalık gruplar hâlinde gelerek Peygamberimizle (s.a.v.) görüştüler. Peygamberimize (s.a.v.) bağlılıklarını bildirdiler ve hem onu hem de diğer Müslümanları Medine’ye davet ettiler. Bunun üzerine
Müslümanlar, Peygamberimizin (s.a.v.) izniyle Medine’ye hicret etmeye başladılar.
Müslümanların Medine’ye hicret ettiğini öğrenen ve İslam’ın burada yayılmasından
endişe duyan Mekkeliler, Peygamberimizi (s.a.v.) öldürmeye karar verdiler. Bunun için
bir plan hazırladılar. Allah (c.c.), müşriklerin planını Peygamberimize (s.a.v.) bildirdi ve
onun Medine’ye göç etmesine izin verdi. Peygamberimiz (s.a.v.), yatağına Hz. Ali’yi
(r.a.) yatırdı. Yanında bulunan emanetleri de ona teslim etti. Sonra evinden ayrılıp Hz.
Ebû Bekir’le (r.a.) yola çıktı. Hz. Peygamber (s.a.v) ve Hz. Ebû Bekir (r.a.), yolculukları
sırasında Sevr Mağarası’nda üç gün beklediler.
Müşrikler, eve girip de Hz. Peygamber’i (s.a.v.) bulamayınca onu aramaya koyuldular.
Ancak tüm aramalarına rağmen Hz. Muhammed’i (s.a.v.) bulamadılar. Peygamberimiz
(s.a.v.) ve Ebû Bekir (r.a.), Sevr Mağarası’ndan Medine yönüne hareket ettiler.
Medine yakınlarındaki Kuba’ya gelince burada bir süre konakladılar. Peygamberimiz (s.a.v.) Kuba’da bir mescit yaptırdı. Sonra yoluna devam etti ve Ranuna denilen yere geldiğinde sahabileriyle birlikte ilk cuma namazını kıldı. Hz. Muhammed (s.a.v.), 622 yılının Eylül ayında Medine’ye ulaştı. Medineliler onu büyük bir sevinç ve coşkuyla karşıladılar.
Hicret’le birlikte Müslümanlar daha özgür bir ortama kavuştular. Dinlerini rahatça yaşama ve yayma imkânı buldular. Kendilerine yapılan eziyet ve baskılardan kurtuldular. Peygamberimiz (s.a.v.), Medine’ye hicretten sonra bu şehirde ilk olarak bir mescit yaptırdı. Bu mescide, Mescid-i Nebi adı verildi. Mescid-i Nebi’nin bitişiğine, Peygamberimiz (s.a.v.) ve ailesi için odalar yapıldı. Ayrıca kimsesiz Müslümanların kalabilmesi için de Suffe adı verilen bir yer inşa edildi. Peygamberimiz (s.a.v.), Mescid-i Nebi’de Müslümanlara beş vakit namaz kıldırdı. Kur’an ayetlerini okuyup açıkladı. İslam’ın ilkelerini anlattı. Onlara nasihatlerde bulundu. Ayrıca toplumda çıkan sorunları Mescid-i Nebi’de çözüme kavuşturdu. Burada, önemli konularla ilgili toplantılar yapıp kararlar aldı. Suffe’de kalan sahabiler de ilimle meşgul oldular. Gelen Kur’an ayetlerini ezberleyip
öğrendiler. Bunun yanında Peygamberimiz (s.a.v.), sahabilerinin okuma yazma öğrenmesi için Suffe’de öğretmenler görevlendirdi. Allah Resulü (s.a.v.), burada kendisi ıde ders verdi. Bütün bunlar, Medine’de güçlü bir İslam toplumu oluşmasında önemli rol oynadı.
Peygamberimiz (s.a.v.), Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği, kardeşliği güçlendirmek
için de önemli çalışmalar yaptı. Örneğin, her bir muhaciri bir ensarla kardeş ilan etti. Medineli Müslümanlar, Mekke’den gelen kardeşlerine her türlü yardımı yaptılar. Onlarla sahip oldukları eşyaları, malları, toprakları paylaştılar. Allah Resulü (s.a.v.), bunların yanı sıra aralarında düşmanlık bulunan Evs ve Hazreç kabilelerini barıştırdı.
Ayrıca Medine’de yaşayan Yahudilerle de Medine Sözleşmesi adı verilen bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşmaya göre:
Yahudiler ve Müslümanlar dinlerinde özgür olacaklardı.
Medine’ye bir saldırı olursa şehri beraberce savunacaklardı.
Aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Hz. Muhammed (s.a.v.) hakem kabul edilecekti.
Bütün bu uygulamalar sonucunda Peygamberimiz (s.a.v.), Medine’de barış ve huzur içinde yaşayan bir toplum oluşturmayı amaçladı.
Zaman içinde Mekkeli müşrikler, Müslümanları bütünüyle ortadan kaldırıp İslam’ı yok etmek istediler. Bu nedenle Mekkeli müşriklerle Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yaşandı. Bu savaşlarda Medine’ye saldıran Mekkeli müşrikler, amaçlarına ulaşamadılar.
İslam, Medine’de ve çevresinde yayılmaya devam etti. Peygamberimiz (s.a.v.), 628 yılında Kâbe’yi ziyaret etmek için ashabıyla birlikte Mekke’ye doğru yola çıktı. Müslümanlar, Hudeybiye denilen yere geldiklerinde burada konakladılar. Ancak Mekkeliler, Müslümanları şehre sokmayacaklarını ifade ettiler. Yapılan görüşmeler sonucunda Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında Hudeybiye Antlaşması yapıldı. Antlaşma gereğince :
Müslümanlar Kâbe’yi bu sene değil, bir yıl sonra ziyaret edeceklerdi.
Mekkeli biri Müslüman olup da Medine’ye sığınırsa Peygamberimiz (s.a.v.) onu iade
edecekti.
Ancak Medineli biri Mekke’ye sığınırsa geri verilmeyecekti.
Diğer kabileler, müşriklerle ya da Müslümanlarla ittifak ve antlaşma yapabilecekti.
Bu antlaşma on yıl boyunca geçerliliğini koruyacaktı.
Hudeybiye Antlaşması’ndan iki yıl kadar sonra Mekkeli müşrikler, anlaşmayı bozdular.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.), 10.000 kişilik bir orduyla Mekke’ye doğru yola çıktı. 630 yılında, önemli bir direniş ve çatışma yaşanmadan Mekke fethedildi. Kâbe putlardan temizlendi. Peygamberimiz (s.a.v.), kendisine eziyet eden Mekkelileri affettiğini bildirdi. Kimseden intikam almayı düşünmedi. Bunun üzerine birçok kişi Müslüman oldu. Mekke’nin fethiyle birlikte Arap Yarımadası’nda İslamiyet hızlı bir şekilde yayıldı.
Peygamberimiz (s.a.v.), 632 yılında, hac ibadetini yerine getirmek için Müslümanlarla beraber Mekke’ye gitti. Yolda kendisine katılanlarla beraber yüz bini aşkın Müslüman Mekke’de toplandı. Müslümanlar, burada Peygamberimizle (s.a.v.) birlikte hac ibadetini yaptılar. Onun bu haccına Veda Haccı dendi. Allah Resulü (s.a.v.), bu haccı sırasında Arafat’ta Müslümanlara bir konuşma yaptı. Bu konuşmaya Veda Hutbesi adı verildi.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde, insanların eşit olduğunu vurguladı.
İnsanların canlarının, mallarının, namuslarının dokunulmaz olduğunu belirtti. Kan davalarının kaldırıldığını söyleyerek kadınların haklarının gözetilmesini, emanetlerin korunmasını istedi. Haksız kazancın, faizin yasak olduğunu haber verdi. Eski yanlış inançlara dönmemeleri konusunda insanlara uyarılarda bulundu.
Veda Haccı’ndan sonra Medine’ye dönen Peygamberimiz (s.a.v.) hastalandı. Günden
güne hastalığı daha da ilerleyen Hz. Muhammed (s.a.v.), 8 Haziran 632 tarihinde vefat etti. Onun mezarı, Mescid-i Nebi’nin içindedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mescid’i Nebi’nin içindeki kabri ile minberi arasındaki kalan bölüme Ravza-i Mutahhara (Tertemiz gül bahçesi) denir.
E
Hz. Peygamber’in (s.a.v.), Hicret’ten yaklaşık bir buçuk sene evvel (620), Kâbe’den
Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya Allah’ın (c.c.) izniyle götürülmesine
ALLÂHÜMME SALLİ DUASI VE ANLAMI
SALLİ DUASI ANLAMI
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. (Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine rahmet eyle, onların şerefini yücelt.)
Kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. (İbrahim’e ve İbrahim’in ailesine rahmet ettiğin gibi.)
İnneke hamîdün mecîd. (Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.)
BÂRİK DUASI ANLAMI
ALLÂHÜMME BÂRİK DUASI VE ANLAMI
Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. (Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine hayır ve bereket ver.)
Kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrîhîm. (İbrahim’e ve İbrahim’in ailesine verdiğin gibi.)
İnneke hamîdün mecîd. (Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.)